GELENEK NEDİR?
Gelenek bir toplumda, bir toplulukta çok eskilerden kalmış olmaları dolayısıyla saygın tutulup kuşaktan kuşağa iletilen, yaptırım gücü olan kültürel kalıntılar, alışkanlıklar, bilgi, töre ve davranışlardır. Köyümüzde atalarımızda kalma bazıları günümüzde yaşatılmaya çalışılan birçok gelenek ve görenek vardır. Bunlardan önemli saydığımız birkaçı aşağıda anlatılmıştır.
BAYRAMLAŞMA VE ZIYRAT GELENEĞİ
Bayram namazı gününden itibaren her gün bir yada iki köyün bayramı sayılır ve bu köylere diğer köyler bayramlaşmaya gider. Özellikle bayramlaşmaya gelen misafirlere güzel ve özenli sofralar kurulur. Gelen misafirlere erkeklere köy odalarında, kadınlara evlerde mutlaka yemek ikram edilir ve hoş tutulur. Bayramlar küslerin barıştığı anlardır. Bayramlaşmadan sonra topluca yaşlılar ve hastalar ziyaret edilir. Çocuklar ise bir araya toplanarak evleri dolaşır, bayramlaşarak şeker ve harçlık toplarlar.
Ramazan Bayramından 1 gün önce (Arife günü) Merkez Mahallede kılınan ikindi namazından sonra topluca mezarlık ziyaretleri yapılır. Topluca dua edilerek geçmişlerin ruhuna kuran okunur ve dualar edilir. Ramazan Bayramının 1.günü erkekler sabah namazına Türbe Mahallesi ve Ova Mahallesinde bulunan camiye giderler. Sabah namazından bayram namazına kadar Köy Odasında çay içilir ve yöresel kahvaltı yapılır. Bayram namazından sonra köyün en yaşlısı en başa geçerek sıra ile bayramlaşma yapılır. Bayramlaşmadan sonra cami önünde veya köy odasında herkesin evden getirdiği gözleme dediğimiz ekmek ortada karıştırılarak toplanır ve daha sonra sıra ile dağıtılır. Bu olayın ardından evlere gidilerek ev halkı, eş dost bayramlaşması yapılır. Öğle namazına doğru adet üzere Ova Mahallesi’den gelenler Merkez Mahallede bulunan Mescitte bir araya gelerek Komşu Köyümüz olan Doğanpınar(Gülferen) Köyü’den gelecek misafirleri karşılamak üzere beklerler. Misafirlerin gelmesi sonucu Köyümüzün en yaşlısı başta olmak üzere gelen misafirleri bayramlaşarak karşılar ve misafirlerin istekleri doğrultusunda Merkez Mahalle ve Türbeli Mahallede bulunan Köy odasında ağırlanır. Öğle namazından sonra evden getirilen yemekler yenir. Misafirler köyümüzün büyüklerini ziyaret ederek bayramlaşma sona erer. Bayramın 2. Günü sabah Merkez Mahallede bulunan mezarlık topluca ziyaret edilir. Kur’an okunup topluca dualar edildikten sonra Mezarlık yakınında bulunan ziyratlıkta herkesin getirdiği “Miyana” dediğimiz helva ve yufka ekmek ortada oluşturulan bölümde karıştırılır ve halka şeklinde oturan herkese sıra ile dağıtılır. Yapılan duadan sonra topluca komşu köyümüze iadeyi ziyaret yapmak üzere yola çıkılır. Doğanpınar(Gülferen) Köyü girişinde köyün en yaşlısı başta olmak üzere Kirazlı Köylü halkını karşılar. Köy odasında çay şeker ikramından sonra öğle namazı kılınır. Öğle namazından sonra evlerden getirilen yöresel yemekler ikram edilir. Yemek ikramından sonra köyün yaşlıları ziyaret edilir ve ikindi namazına doğru köye dönülür. Bayramın 3. Günü öğleye doğru Doğanpınar(Gülferen) Köyü ,Merkez ve Türbeli Mahallemiz halkı topluca Ova Mahallemize iadeyi ziyaret yapmak üzere giderler. Köy odasında çay şeker ikramından sonra öğle namazı kılınır. Öğle namazından sonra evlerden getirilen yöresel yemekler ikram edilir. Yemek ikramından sonra köyün yaşlıları ziyaret edilir ve ikindi namazına doğru köye dönülür.
Kurban Bayramında farklı olarak bayramın 1. Günü bütün mahallelerimizdeki köy halkımız Bayram namazından sonra kurban kesme ibadeti ile uğraştığından mahalleler ve köyler arası bayram kutlamaları bayramın 2. Günü başlar ve 4. Günü sona erer.
Çok eskiden kalma bu gelenek artık günümüzde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya gelmişken, köy sevdası ile yürekleri çarpan, o topraklara ve atalarına kendini borçlu hisseden gurbetçilerimiz son yıllarda sılayı rahim yaparak bu gelenekleri tekrar eski günlerdeki canlılığına kavuşturmak üzere çalışmalarını ve katılımlarını artırmaktadırlar.
CENAZE GELENEĞİ
Anadolu insanının tipik özelliklerinden birisi şüphesiz ki, yardımlaşmadır. Bu yardımlaşma olayı Kirazlı Köyü’nde de, özellikle ölüm olayında kendini daha çok gösterir. Kara haber tez yayılır misali Köy halkından birinin ölüm haberi alınır alınmaz herkes el ele verir, dargın olunsa dahi yardımlaşılır. Üzüntüler paylaşılır, bir yandan da defin işlemleri sürdürülür. Cenaze defni, köy halkı arasındaki; birlik, beraberlik ve dayanışma duygularının yoğun olarak yaşandığı adetlerdendir. Cenaze olayı esnasında tam bir görev dağılımı yapılır. Komşu köylere ve cenazenin yakını bulunan yerleşim yerlerine haber gönderilir. Uzaktan yakından herkes bu acı günde yaz kış demeden cenazenin defnedileceği yere akın eder. Cenazenin uzaktaki yakınlarının gelmesiyle, salâvat sesleri yükselir. Cenaze evi adeta mahşeri kalabalığa dönüşür. Herkes üzerine düsen vazifeyi hakkıyla yapmaya çalışır. Gençlerin yapacağı is ise, mezarlığa hareket ederek, mezarı hazırlamaktır. Cenaze genellikle cenaze evinde yıkanır. Yıkama işleminden sonra cenaze evinin önünde öncelikle akraba, eş, dost ve komşu kadınlardan helallik istenir. Daha sonra cenaze namazı kılınmak üzere Musalla Tasına, bazen de camii avlusuna getirilir. Toplu halde kılınan cenaze namazının ardından “Merhuma, hakkinizi helal ediniz” denilerek, helallik dilenir ve mezarlığa hareket edilir. Omuzlarla taşınan mevta, dualar esliğinde ebedi istirahatgahina defnedilir.
Cenazenin defin işleminin ardından şehirlerden ve komşu köylerden gelen erkek misafirlere köy odasında, kadınlara ise komşu evlerde yemek ikram edilir.Tekrar cenaze evine gelinerek, din görevlisi veya Kur’an-ı Kerim bilen biri tarafından Kur’an-ı Kerim veya (aşr-i şerif) okunarak, dualar edilir ve taziyetler bildirilir. Cenazenin defnini takip eden 7.günde cenaze sahibi mevlid-i şerif okutur ve yemek verir.
DİBEK DÖVME GELENEĞİ
Günümüzden 15-20 yıl kadar önce bazı köylerde olduğu gibi köyümüz halkı da un, bulgur ihtiyacını gidermek üzere köyün belirli yerlerine konulan dibeklerde dibek döverdi. Dibek dövme gelenekten ziyade bir ihtiyacı karşılamak için yapılırdı.
Dibek: İçi derince oyularak yapılmış bulgur ve yarma dövme işi yapılan bir taştır.
Tokmak: Dibek içinde bulguru dövmek için ağaçtan yapılmış büyük ve ağırca dövme aletidir.
Ekin Yıkamak, Ekin Süzmek: Bulgur yapılacak ekinin harmanda içine karışmış olan taş ve topraktan ayıklanması için genişçe bir büyük ağaç oluk içindeki suya salınarak taşlarından, saman ve toz topraktan ayıklanması yapılırdı. Bu işe ekin yıkamak denirdi. Annelerimiz, ablalarımız ve ninelerimiz bu işi yapardı.
Sadece bulgur ve yarma için değil unluk ekinde süzülür, yıkanırdı.
Yemek ihtiyacı için bulgurun dövülüp ekinin kabuğundan ayrılması gerekir. Ayrıca tarhana içinde kullanılmak üzere yarma hazırlanması da aynı usullerle yapılmaktadır.
Şimdi modern değirmenlerde yapılan bulgur öğütme, yarma öğütme işlemlere daha önceleri insan gücü ile dibek döverek yapılırdı. Biraz zahmetli ve ağır bir iştir. Onun için gücü kuvveti yerinde gençlerden yardım istenirdi. Dibek dövme işine yardım eden bu gençlere dibek sahibi yemek ve diğer ikramlar yapardı.
Dibek taşının etrafına düzgün aralıklarla dizilen ve ellerinde tokmakları hazır olan iki,üç,dört,beş kişi tempolu bir şekilde birbirlerinin tokmaklarına vurmadan dibeğin içindeki ekini döverdi.
Süpürgeci: Dibek içindeki ekine vuruldukça ekin dışarı doğru taşar,yayılırdı. Ekinin dışarı dökülmemesi için bir süpürgeci görev yapardı. Elinde süpürgesi ile tokmakçıların arasından sırayla girip çıkarak sürekli dibek etrafında dönen süpürgeci ekini dışarı taşırmadan tokmakçılara hazırlardı. Bu süpürgecinin biraz kısa boylu ve hızlı eli çabuk birisi olması gerekirdi.
Dibek dövme işi harmandan kalkıldıktan sonra güz mevsiminde yapılırdı.
KÖY ODASI GELENEĞİ
Sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın şemsiyesi olan köy odaları, geleneksel Türk misafirperverliğinin en güzel örneklerinin sergilendiği köylere özgü mekânlardır.
Her köyde mevcut olan bu odalar, göçle birlikte niteliğini kaybetmiştir. Günümüzde çok az köyümüzde bu gelenek yaşatılmaktadır. Yok olan bu köy odalarını canlandırmak amacıyla da; bazı köylerdeki halk yeniden köy konağı adı altında günümüze uyarlanmış köy odası inşa etme girişiminde bulunmaktadır.
Köylerde her mahallenin bir odası vardı. Bu odaların yakacak, temizlik, hizmet işleri o odaya gelenler tarafından imece usulüyle yapılırdı. Köy Odaları iyi ve kötü günde bir toplanma merkezidir. Köy odalarında yöresel oyunlar oynardı. Düğün ve bayramlarda misafir ağırlamakta da kullanılırdı. Ayrıca köyler arası uzun yolculuk yapanlar köy odalarında konaklar, çerçi dediğimiz satıcılarda köy odalarında sergi açar ve yatarlardı. Köy Odasında büyük küçük saygı sevgi çerçevesinde değişik eğlenceler ve sohbetler yapılırdı. Köy odalarında yapılan sohbetlerin tadı başkadır. Büyükler sohbet ederken, küçükler onları derin bir sessizlik ile dinlerdi. Köy odası geleneği köyümüzde de 10-15 yıl öncesine kadar çok canlı yaşanmaktaydı.
İMECE GELENEĞİ
İmece; köylerimizde “paylaşarak oluşturulan, güç birliğiyle” iş görme anlamına gelen müthiş bir sosyal dayanışma geleneğidir. Köyümüzde de 10-15 yıl öncesine kadar bu geleneğe çok ihtiyaç duyulmaktaydı.
Köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi olarak ta tarif edebileceğimiz imece, günümüzde el birliği ile yapılan bütün işlere verilen addır.
Dayanışmayı, birliği, beraberliği ve bu sayede elde edilen gücü belirli bir hedefe yönlendirerek ortaklaşa çözmek eylemi olan imece, köylerde genellikle muhtarlar öncülüğünde yapılır.
Günümüzde köy halkının çoğunluğu köy dışında hayatlarını sürdürdüğü için, yılın belirli dönemlerinde ve özellikle yaz ayarlında köyde toplanılarak bu adet yaşatılmaktadır. İmece usulüyle köyün ihtiyaçları devlet desteği almadan köylülerce karşılanmaktadır. Zaten devletin yükünü hafifletmek ve devletin yetişemediği yerde vatandaş olarak bu hizmeti özveriyle gerçekleştirmekte imece ruhunun özünü teşkil etmektedir.
SÖZ, NİŞAN ve DÜĞÜN
Köyümüzdeki düğün geleneği Araç köylerindeki düğünlerle benzerlik gösterdiğinden Araç gelenek ve göreneklerinden esinlenerek anlatılmıştır. Anlatımda az çok farklılık olabilir.
SÖZLENME
Oğlunu evlendirecek olan anne ve baba kendilerine uygun bir kız bulduklarında kız görmeye gelinecek diye kızın ailesine haber gönderirler. Ardından görücü kadın ya da kadınlar kızı görmeye giderler. Kız ikramlarda bulunur, konuşulur. Kadınlar kızı iyice incelerler eğer kızı beğenirlerse yanlarında getirdikleri bir kutu sekeri başörtüsünü bırakıp giderler. Kız tarafı kızı verecekse hediyeleri iade etmez.
Ardından birkaç gün sonra erkeklerden 2-3 kişi kızın babasından kızı isterler. Babası düşünmek için zaman ister ve bu arada erkek tarafı hakkında soruşturma yapar. İkinci gidişte oğlan tarafı cevap ister. “Bizi yorup durma böyle, başını ağrıtırız bir cevap ver” derler. Kız babası “daha çok yorulursunuz” diye cevap verir.
Bu gidiş-gelişlerden sonra Kızın babası kızı verecekse “peki eksiğinizi görün” der ve kabul etmiş olur. Bu cevaptan sonra her iki ailenin sevdiği saydığı kişiler toplanır. Kırmızı renkte şerbetler hazırlanır. Bu toplantıda kız yine istenir. Olur cevabı alınır, hocanın yaptığı duadan sonra şerbetler içilerek söz yapılmış olur.
NİŞANLANMA
Söz alınıp şerbet içildikten sonra nişan hazırlıkları başlar. Erkek tarafını mali gücüne göre nişan için, yüzük, saat, bilezik ve çeşitli giyim eşyaları alınır. Nişan gecesi kız ve oğlan tarafının erkekleri ve kadınları kız evinde toplanır. Kız giydirilir, süslenir ve getirilir. Oğlan tarafının akrabaları kıza bir şeyler takarlar. Bu arada bir de eğlence yapılır. Bundan sonra kız ailesi düğünde alınacak eşya ve ziynete ait bir listeyi erkek tarafına verir. Buna “defter yapma” denir. Ayrıca nişan yapıldıktan sonra kız ailesi tarafından erkek evine bir bohça yollanır. Bu bohçaya nişan bohçası denir ve içinde oğlanın yakın akrabalarına alınan giyecek eşyaları bulunur.
DÜĞÜN
Düğünler genelde sonbahar ve kısın yapılır. Düğün haftasının pazar günü oğlan evi gelin için aldıklarını bir arabaya koyarak kız evine götürür. Buna nişan gitmesi denir. Düğün üç gün devam eder. Salı günü dibek dövme yapılır. Bunda gençler bir horoz için yarışırlar. Çarşamba günü erkekler, gecesi ise kadınlar eğlence yaparlar. Bu arada geline kına yakılır. Perşembe günü hak vardır. Oğlan tarafı kızı almaya giderler. Buna hak denir. Bir müddet oturulduktan sonra dönüş hazırlıkları baslar. Gelinin sandığı üstüne oturana oğlanın babası bahşiş verir. Sonra gelin yüzüne buğday, şeker ve para atılarak arabaya bindirilir. Gelin eve girerken sağ ayakla girer. Gelin gelmeden merdivene örtü serilir. Gelin bu örtüyü kaldırmazsa beceriksiz gözüyle bakılır. Gelin yatsı namazına kadar kadınların arasında kalır. Yatsı namazından sonra hoca ile birlikte damat alayı evin önüne gelir. Damat atılan yumruklardan(!) kurtulmak için hızla merdivenleri çıkar. Bu sırada gelin odasında yalnız bırakılmıştır. Cuma günü halk tarafından semet denilen duvak günüdür. Gelinin kızlık belirtisi olan çarşaf babası ve annesine götürülmüştür. Kız tarafından olan kadınlar bunun üzerine oğlanın köyüne ya da evine gelip eğlenir. Cumartesi günü ise gelin ve damat kızın anne ve babasının elini öpmeye giderler ki buna da üç günleme denir.
Köyümüzde genç nüfusu az olmasından dolayı köy düğünleri çok sık yapılmamaktadır.
KAYNAK
1. Araç İlçesi Web Siteleri
2. Köyümüz Büyükleri